Yer ve gök arasında, türlü renklere boyanmış bir hayatın sakinleri olarak nereye bakıp da neyi gördüğümüzü bilebilmek ne büyük meseledir! Ya da görmeyi öğrenebilmek!.. Kalbimize ve bizi biz yapan şeylere kayıtsızlığımız mı nisyana sığınmamızın nedeni? Her şeyin gökyüzüne büyüdüğü parlatılmış bir zamanda, toprağın tevazusuyla yaşamak nostalji mi gerçekten? Seher vakti kurdun kuşun ahengiyle deniz kuşlarını selamlamak, romantizm mi sayılacak dünya durdukça? Hikâyeler, romanlar, şiirler ve bunların alayı varoluşsal sorunlar yaşayan aylakların mı eseridir? Sorular!.. Sorular uzar gider ve cevaplar kuşku dolu! Sevgili okur; bu kitaptaki hikayeler; zamanın bizlere dayattığı uydurulmuş, eğreti duran her şeye karşı yazılmıştır. Bir nevi şehirlerin ortasında, insanların içinde, insanı savunan ve gönlün şarkılarını söyleyenlerin kurduğu bir gök sofrası!... Gönül, verilerek alınır. Gönül verelim ki görmeyi öğrenelim, umut edelim. Umut, söze ihtiyaç duymayan bir şarkıdır. Gönülle duyulur o şarkı! Bu kitapta söze gerek kalmadan bize bir şarkı olmuş gönül insanlarıyla tanışacaksınız. Bu hikayeler; geçmişle ünsiyet bağı kurmak, memleket uğrunda can verenleri ve bir medeniyetin tasavvuru için, Türkiye rüyası için memleket için yaşayanları onurlandırmak, bu memleketin insanını samimiyetle anlatmak ve en önemlisi umut etmek için yazıldı. Çünkü elimizdeki tek şey umudumuz!..